İlginç Şeyler

Yirmili yaşlarımızın hayatımızın en güzel yılları olduğunu duymaya alıştık. Fakat, belki de bu tam olarak doğru değildir. Kırklı yaşlarımız, daha mutlu ve hatta daha varlıklı geçebildiği için hayatımızın en iyi yılları olmaya güçlü bir aday. Bu yaşlardayken, eskiden olduğu kadar işle ilgili gerilmediğimiz için hobilerimize daha fazla zaman ayırabiliyoruz ve istediğimiz şeyleri yapabiliyoruz.

Fotoğrafçılık, insanlığın en iyi icatlarından biridir. Adeta zamanda geri gitmemize, geçmişimizin en iyi anlarını hatırlamamıza ya da gelişimin ve değişimin kaçınılmazlığını seyretmemize yardım eden özel bir zaman makinesidir.

Bize mutluluğun en hakiki halini getiren, hayatın en basit ve soyut şeyleri oluyor. Bir yabancının düşünmeden yaptığı bir iyilik, durup dururken ortaya çıkan eğlenceli bir durum veya sevgili dolu bir hayvana yaklaşmak bile günümüzü olumlu anlamda değiştirip yaşamımıza az da olsa umut ve neşe katıyor. Yıllar sonra kalbimizde yer etmeye devam eden ve varlığımıza neşe saçan, yine o sevimli küçük anılar oluyor.

Kendinizi şanslı hissetmek için ille de bir define bulmanıza gerek yok. Bazen bu dünyanın sakladığı ve kendini açığa çıkarmak için etkileyici bir an bekleyen “sırları” keşfetmek de yeterlidir. Bir okulun spor salonunun altındaki ortaçağ kalıntıları ya da hamile bir köpeğin röntgeni, dünyanın saklı harikalarından sadece birkaçı.

Moda tarihinin belki de en kötü dönemi 2000’ler olabilir. Bu on yılı ne kadar mercek altına alsak, o zamanki moda akımlarının kadınları adeta pejmürde göstermek için yaratıldığına o kadar ikna oluyoruz. Aksi takdirde, her fırsatta bir sürü yapay elmaslı takıların kullanılması, acayip koyu bir ten rengi ve pantolonun altından dışarı fırlayan iç çamaşırları nasıl açıklanabilir ki? Bunlar, 2000’lerin bize sunduklarının sadece küçük bir kısmı.

Markete ya da bir hırdavatçıya gitmek genellikle insana heyecan vermeyen yapılması gereken bir iştir. Fakat gittiğiniz süpermarkette benzersiz bir şeyle karşılaşıyorsanız işler değişebilir. Bu şey bir iç mekan öğesi veya sattıkları bir ürün olabilir. Mesela, A.B.D. Salt Lake City’deki bir alışveriş merkezinin içinden gerçek bir dere geçiyor. Paris’te renkli tuvalet kağıtları satan bir dükkan var. Üstelik bu kağıtları raflarda sanki seçkin duvar kağıtlarını sergiler gibi sunuyorlar.

Günümüzün dünyasında zaman çok hızlı akıyor. Çocuklarımız büyüyor, annelerimiz babalarımız yaşlanıyor ve zamanla kendi yüzümüz bile başka bir şeye dönüşüyor. İş, okul ve diğer önemli şeylerle o kadar meşgulüz ki genellikle tüm bu değişikliklere dikkat etmiyoruz. Fakat bir an durup etrafımıza şöyle bir bakarsak görünüşte en değişmez şeylerin bile hiç durmadan değiştiğini görürüz.

Photoshop, gerçek hayatın içinde var olan ve her şeyi düzeltmeye yardım eden adeta bir sihirli değnek! Son derece yaratıcı insanlar, Photoshop kullanarak ördek-tavşan karışımı bir hayvan, tüylü bir gizli ajan veya dünyanın en parlak gözlerine sahip olan kız gibi gerçek sanat eserleri yaratıyor.