Olumlu Bak
Olumlu Bak

Antik Yunan ve Roma Hakkında Filmler Yüzünden Doğru Kabul Ettiğimiz 8 Efsane

Yapımcıların çevresi filmlerdeki tarihi olayların doğru olduğundan emin olmak için çok sayıda danışmanla çevrili olsa da genellikle heyecan verici bir olay örgüsü veya daha renkli sahneler uğruna filmin doğruluğunun kasten feda edildiği de oluyor. Tüm bunlar, izleyicilerin kafasında belirli olaylar ve dönemler hakkında yanlış anlamalar oluşmasına yol açıyor.

Olumlu Bak ekibi olarak adaletin yerini bulması gerektiğine karar verdik ve çoğumuzun hâlâ filmler yüzünden inandığı Antik çağa ilişkin en yaygın efsanelerden bazılarını çürütmeye çalıştık. Yazının sonunda ise Angelina Jolie tarafından (neredeyse) mükemmel bir şekilde resmedilen Kraliçe Olympias’ın gerçek görünümünden bahsedeceğiz.

Truvalı Helen, ince vücudu ve bronz teniyle tanınırdı.

Birçok efsane Truvalı Helen’in güzelliğine adanmıştır. Bu yüzden, filmlerde Helen rolünün genellikle zamanın en çekici aktrisi tarafından oynanması şaşırtıcı değil. Helen’in hangi özelliklere sahip olduğu kesin olarak bilinmese de güzelliğinin o zamanların güzellik yargılarıyla uyuştuğu rahatlıkla söylenebilir.

Truvalı Helen’in kısa bir alnı, büyük, düz bir burnu, hafifçe kalkık bir çenesi ve kıvrımlı bir vücut şekli olduğunu varsayabiliriz. Günümüze ulaşmayı başaran Truva’nın Düşüşü Tarihi, o zamanın kadınlarının en güzelinin açık tenli ve saçlı, iri gözlü ve kaşlarının arasında küçük bir ben olduğunu söylüyor.

Spartalıların saçları kısaydı.

Pek çok insan Spartalıları, nasıl göründükleriyle hiç ilgilenmeyen dağınık savaşçılar olarak hayal eder. Ancak, Spartalı erkeklerin görünüşlerine özen gösterdiğini öğrenmek bizi oldukça şaşırttı.

Genellikle ördükleri saçlarına özellikle dikkat ediyorlardı. Eski kaynaklarda kalın, orta uzunluktaki saçlardan bahsedildiği görülebilir. Bu saç modelinin popülaritesi bize aktarılan görsellerle de kanıtlanmıştır.

Antik Yunan kadınları gösterişli elbiseler giyerlerdi.

Antik Yunan ile ilgili çoğu film, bize kadın karakterleri baştan çıkarıcı yakalı, üstlerine mükemmel bir şekilde oturan gösterişli elbiseler içinde gösteriyor. Gerçekte ise durum biraz daha farklıydı.

Hem kadınlar hem de erkekler için Antik Yunan kıyafetinin ana unsurlarını (peplos ve kiton adlı) tunikler ve himation adı verilen pelerinler oluşturuyordu. Peplos, genellikle yünden yapılan, üst kenarı bele ulaşacak şekilde katlanan büyük bir dikdörtgen kumaştı. Omuzlarda bir toka ile ve genellikle bel kısmında özel bir kemer ile sabitlenirdi. Giysinin yanları dökümlü duracak şekilde sabitlenir veya dikilirdi.

Kiton çok daha hafif kumaştan yapılırdı. Kural olarak, ithal edilen ketenden yapılırdı. Bu kumaş yanlardan dikilir, belin etrafı sarılır ve omuzlara sabitlenir veya dikilirdi. Kadınların giydiği kiton yere kadar uzanırdı ve erkeklerin giydiği kiton ise dizlerden biraz daha aşağıda kalırdı.

Tuniklerin üzerine Himation adı verilen bir pelerin giyilirdi. Ya tek omzuna konur ya da şal gibi sarılırdı. Kumaşlar parlak renklerde boyanır ve ayrıntılı nakışlarla süslenirdi.

Antik Yunan’da kadınlar kaşlarını alırdı ve saçları açık gezerlerdi.

Filmlerde, Antik Yunan güzelleri rüzgârda güzelce dalgalanan saçları, doğru bir şekilde alınmış kaşları ve muhteşem Akdeniz bronzluğu ile görülür. Ama gerçekte, işler biraz farklıydı. Doğal olarak bitişik olan kaşlar, açık ten ve evli Yunan kadınlarının genellikle topuz yaptığı uzun saçlar Antik Yunan’da güzel kabul edilirdi.

Kadınlar, ideal görünüme yaklaşmak için tenlerini beyazlatmaya, kaşlarını isle renklendirmeye, boyalı keçi kılından yapılmış takma kaşları alınlarına yapıştırmaya çalışırlardı.

Gladyatörlerin atletik vücutları vardı.

Bir toplu mezarda bulunan gladyatör kalıntıları üzerinde yapılan araştırmalar, kalın bir deri altı yağ tabakasına sahip olduklarını göstermektedir. Bu, bilim insanlarının, gladyatörlerin çok az hayvansal protein tükettiklerini ve diyetlerinin baklagiller ile tahıllardan aldıkları karbonhidratlar açısından zengin olduğunu varsaymalarına neden oldu. Bu ise, Antik Roma savaşçılarının “arpa yiyiciler” olan komik takma adını açıklıyor.

Lakin, yetkililerin savaşçıları beslerken para harcamaktan kaçındığı anlamına da gelmiyor. Yaşadıkları koşullara göre, bitki temelli beslenmenin amacının savaşçıların dayanıklılığını ve direncini artırmak olduğu varsayılabilir. Başka bir deyişle, gladyatörler daha iyi savaşabilmeleri ve daha dayanıklı olmaları için özel olarak karbonhidratlarla beslenirdi. Kalsiyum eksikliklerini gidermek için ise, savaşçılar bitki külünden yapılan özel bir içecek tüketirdi.

Gladyatörler, canları pahasına savaşırdı.

Filmlerde gördüğümüz onca şeye rağmen, gladyatörler her zaman son nefeslerine kadar savaşmazdı. Ayrıca, bir kavganın sonunun ölümle bitmesi yasa dışı kabul edilirdi. Özel kurallar ve bu kurallara kesinlikle uyulduğundan emin olmak için izleyen yargıçlar vardı. Gladyatörlere çok fazla para yatırıldı. Bu yüzden, (finansal açıdan bakıldığında) onları bu kadar kolay kaybetmek mantıklı değildi.

Bütün gladyatörler kölelerden oluşuyordu ve oldukça kötü koşullarda yaşıyorlardı.

Gladyatörler iyi koşullarda yaşadı. Özel beslenmeleri ve hatta sağlık hizmetlerine erişimleri vardı. Savaşçılar, yerel halk arasında oldukça popülerdi ve aslında bir tür ünlü sayılırlardı. Portreleri halka açık yerleri süslerken, küçük çocuklar arenada savaşan savaşçılara benzemeyi hayal ederdi. Ayrıca, tüm gladyatörler alt sınıftan gelmiyordu. Aralarında gönüllüler de vardı. Kendi özgür iradeleriyle gladyatör yemini eden özgür vatandaşlar, böylece kişisel özgürlüklerini belirli bir miktar parayla takas etmiş oluyordu.

Dövüşler, filmlerde gösterilen olağan düellolar değildi. Ayrıntılı setler ve sahne dekorları ile muhteşem birer gösteriydiler. Gladyatörler, klasik zırha pek de benzemeyen karmaşık ve genellikle tuhaf kostümler giyerlerdi.

Bir gladyatörün kaderini aşağıyı ya da yukarıyı gösteren bir başparmak belirlerdi.

Gladyatörün gelecekteki kaderini belirleyen bazı hareketler vardı, ancak bunların başparmakla ilgisi yoktu. Savaşçıya merhamet göstermek için el, yumruk hâline getirilirdi.

Bonus: Kraliçe Olympias’ın gerçek hayattaki görünüşü

Büyük İskender’in annesi Kraliçe Olympia’yı oynayan büyüleyici Angelina Jolie’ye baktığımızda, ister istemez Antik dünyadaki tüm kadınların mükemmel bir burnu, dolgun dudakları ve biçimli elmacık kemikleri olduğunu düşünüyoruz. Ancak, işin aslı, Kraliçe Olympias’ın gerçek hayattaki görünüşü, Hollywood film yapımcılarının yarattığı imajdan oldukça uzaktı. Günümüze ulaşan tek Kraliçe Olympia resmine bakılırsa, klasik bir Yunan profiline, kısa bir alna, kalkık bir çeneye ve yumuşak hatlı bir yüze sahipti.

Sizi en çok şaşırtan hangi gerçek oldu? Sizin de bildiğiniz filmlerde bize gösterilen tarihsel efsaneler var mı? Yorumlarda bizimle paylaşın!

Ön izleme fotoğrafı kaynağı Pompeii / Constantin Film, Depositphotos.com
Bu Yazıyı Paylaşın