Çocuğunuzun Güvenini Kaybetmenin Çok Kolay Olduğunu Gösteren 7 Hikâye
Çocuk yetiştirirken, onlara söylediğimiz cümleler konusunda oldukça ciddi ve sorumluluk sahibi olmalıyız. Çünkü görünüşte zararsız olan bir kelime ya da hareket, büyüdüklerinde bile unutulmayacak yaralara sebep olabilir. Bu, yakın zamanda ailelerinin güvenlerini kaybetmelerine sebep oldukları şeyleri anlatan internet kullanıcıları tarafından kanıtlandı.
***
Annem birkaç tane kitap yazdı. Şimdi oldukça başarılı bir yazar ve kitap satışları da artıyor. Eskiden, bir şeyler yazdığı için tüm gün odasında kaldığını hatırlıyorum. Onu özlüyordum ve tek başıma oynamak zorunda kalıyordum.
Sonra, yazdığı kitaplardan birini okumaya karar verdim ve ilk sayfasında, ’’Kızıma, hayatında bir annen olmadığı için üzgünüm.’’ yazıyordu. Dokunaklı bir şeydi ama şu noktada artık bir şey hissetmiyorum. © Ward № 6 / vk
***
Bir günlüğüm vardı ve kısa öyküler yazıyordum. Konuları genellikle ergenler için normaldi: Erkeklerle ilişkiler, ilk aşklar ve benzer şeyler. Belki çok ilkellerdi ama ilk defa bir şeyler yazıyordum. Yalnızca yakın arkadaşlarımın okumasına izin veriyordum. Sonradan öğrendim ki annem de bu hikâyeleri okuyormuş ve bana söylememiş. Ayrıca, bir defasında yazma becerilerimi bile aşağılamıştı.
Utancın ve nefretin ne demek olduğunu o noktada anlamıştım. © Pushkanaizzer / pikabu
***
8-9 yaşlarındayken büyükannemin altın saati kaybolmuştu. Büyükannem çok endişelenmişti çünkü saati çok pahalıydı. Amcam, halam ve annem beni sorgulamaya başladılar. Beni mutfağa aldılar ve gözlerinin içine bakmam için zorladılar. Onlara saatin nerede olduğunu bilmediğimi söyledim ama bana baskı yapmaya, beni ağlatmaya devam ettiler ve karşımdaki 3 yetişkine hiçbir şeyi kanıtlayamadım.
4 saat boyunca bana baskı yaptılar, ’’Belki unutmuşsundur? Bu herkesin başına gelebilir.’’ ya da ’’iyi polis-kötü polis rolleri’’ gibi farklı yollar denediler ve tehdit cümleleriyle acımalar kafamda çok karıştı.
İçimde bir çatlak oluştu... Bana güvenmediler. Ben doğruyu söylüyordum ama buna inanmadılar. İçimdeki çatlak daha da büyüdü ve çocuksu umursamazlığım ve güvenim tamamen parçalandı. Sonunda o kadar sıkılmış, korkmuş ve stres olmuştum ki onlara yalan söylemeye karar vererek işkenceyi bitirmek istedim. Saatimi sınıf arkadaşıma verdiğimi söyledim.
Amcam, arkadaşımın evine gitti. Tabii ki onlar hiçbir şey bilmiyorlardı. Bir sonraki gün, öfkeli ve sinirli bir şekilde gittim. Arkadaşımdan özür diledim ama o gün çalışamadım çünkü içim yanıyordu. Kendi annemin bana ihanet ettiği eve dönmek istemiyordum çünkü bana, kendi oğluna, inanmamıştı.
Büyükannem bir hafta sonra saatini buldu. Kimse benden özür dilemedi. Neden bir çocuktan özür dileyeceklerdi ki? Yanlış bir şey mi yapmışlardı? Yalnızca anneme ve akrabalarıma güvenmeyi bırakmıştım. Önemli bir şey değildi... © Hottabov / pikabu
***
Ben küçükken sanat okuluna gidiyordum. Çizim yapmayı gerçekten çok seviyordum ama bunda çok iyi değildim. Bu yüzden evde sık sık çalışıyordum, annem için bir şeyler çiziyordum. Bunun benim için çok önemli olduğunu hatırlıyorum, tek bir çizim için birkaç saat harcadığımı, birçok kez en baştan başladığımı ama haftada 3-4 defa anneme hediye yaptığımı hatırlıyorum. Her seferinde bana gülümser ve bana hepsini sakladığını söyleyerek çizimlerimi bir yere kaldırırdı. Ben de buna inanırdım.
Ama bir defasında, yaptıklarımı yırtıp çöpe attığını gördüm... O anda dünyamın sarsıldığını hatırlıyorum. Sonraki birkaç hafta gizlice ağlamaya devam ettim ve sanat okulunu bırakarak çizim yapmayı tamamen bıraktım.
Bunu neden yaptığını hâlâ anlamıyorum. Yalnızca 12 yaşlarındaydım ve o kadar da kötü değildim (hâlâ bazı çizimlerim duruyor). Bazen, yeni bir şeyler çizmeye yeniden başlamak istiyorum ama yapamıyorum... Anında bu olayı hatırlıyorum. Bunu hiçbir zaman atlatamayacağımdan korkuyorum. © Ward № 6 / vk
***
8-9 yaşlarındayken şan derslerine gidiyordum. Sınıfta bir çocuk vardı, tombul ve şımarıktı, ismi de Mike’tı. Ondan çok hoşlanmıyordum çünkü hep kızlara hakaret ediyordu ve karşılığında ona bir şey yapamıyorduk çünkü hemen ağlamaya başlayarak onu çok sevip, sonuna kadar koruyan annesinin yanına koşardı. Bu yüzden annem, onun annesiyle arkadaş oldu.
Bir defasında, konserin olduğu bir akşam, annelerimiz bizimle beraber yürüyüşe çıktılar. Bir lunaparka gittik ve bir sürü havalı şeyin yanında çocuklar için bir tren vardı. Raylıydı ve bir tünelden geçiyordu. Annelerimiz bize bilet aldı! 2 sefer üst üste binebilecektik! O zamanlar bu, benim için çok büyük bir şeydi ama bir sorun vardı: Mike ve ben en önde oturmak istiyorduk. Bu yüzden annelerimiz dedi ki: ’’Mike şimdi gitsin, sonra senin sıran olsun.’’ Anlaştık, ilk sürüşü yaptık, Mike’la yer değiştirmek için yanına gittim ve... Mike yerinden kalkmadı. Yine aynı yerde oturmak istiyordu.
Ona tekrar tekrar kendi sırasının geçtiğini ve yer değiştirmek için anlaştığımızı söyledim ama o diretti ve annesi de ’’O bir erkek, sen niye önde gitmek istiyorsun ki?’’ gibi şeyler söylemeye başladı. Destek bekleyerek anneme döndüm ve annemin ’’Ya şimdi gider onun yanına oturursun ya da buna binmeyi unutursun. Anlaşıldı mı?!’’ diye bağırdığını duydum.
İnanamadım. İşin en kötü yanı, annemin, bana en yakın olan insanın, benim tarafımda olmamasıydı. Bunun aptalca olduğunu biliyorum, şimdi neredeyse 22 yaşındayım ama bu bana kendimi hâlâ o kadar kötü hissettiriyor ki ağlamak istiyorum.
Keşke o trene hiç binmeseydim. © Ofigela / pikabu
***
Yaklaşık 12 yaşındaydım. O zamanlar çok fazla video oyunu oynuyordum ve bunu çok seviyordum. Bazen tatillerde, tüm gece boyunca oyun oynar ve öğleden sonra 2’ye kadar uyurdum. Annem ilgimi başka şeylere vermemi sağlamaya çalıştı ama yapamadı.
Sonra benimle iddiaya girmek gibi motive edici bir plan yaptı. Bilgisayarla oynamayı 3 ay boyunca (yazın) bırakacaktım ve o da bana 300 dolar verecekti (istediğim herhangi bir şey için). Kabul ettim. Güçlüydüm, 3 ay boyunca dışarıda oynadım ve cebimdeki 300 dolarla ilgili planlar yaptım.
Sanırım annemin bana parayı vermediğini zaten anlamışsınızdır. Hayır, parası olmadığı için değildi. Gerekçesi ’’Bu yaz senin için oldukça fazla para harcadık zaten: Sana ceket, ayakkabı ve yeni bir masa aldık. Bu paraya neden ihtiyacın olsun ki? Bu çok fazla!’’ cümlesiydi.
’’Anne, bir anlaşma yapmıştık!’’ dediğimde bana nankör olduğumu söyledi.
Bu, ona güvenmeyi bıraktığım andı. © PaulBoimer / pikabu
***
2000’lerin başında, ben 8-10 yaşlarındayken, LEGO oyuncağı istiyordum. İyi bir çocuk olarak istediğim oyuncak için harçlığımdan kenara koyarak para biriktirmeye başladım. Paramı çok güvenilir bir yere sakladım (ya da öyle düşünüyordum). Ama okulun ilk gününden bir gün önce, güvenli yerim boştu.
Annemin, paramı koyduğum yerden alarak okul ihtiyaçlarımı satın almak için o parayı kullandığını öğrendim. Ayrıca, bunun üstüne ne özür diledi ne de paramı geri verdi.
Aileme olan güvenimin kırıldığı nokta bu andı. © Manyamirok / pikabu
Ailenizin sizi aşağılayan bir hareketini hatırlıyor musunuz? Yoksa size tamamıyla güveniyorlar mıydı?