Tarihte Harika İşler Başarmış 10 Olağanüstü Kadın
Doğru zamanda doğru yerde olmanın önemli olduğu söylenir, ama bugün sizinle paylaşacağımız kadınlar bu tavsiyeyi kullanmadı. Tüm bu kadınlar, ilerici görüşleri ile doğdukları zamanın çok ilerisindeydiler.
Olumlu Bak ekibi olarak, güçlü kadınların hikâyelerini hatırlamak istedik. Hepsi birer örnek olmaya layık, çünkü hayallerinden vazgeçmeyecek ve bu dünyayı daha iyi bir yer yapacak kadar cesurdular.
Agnodice
M.Ö. 4. yüzyılda Yunanistan’da kadın doktor yoktu. Peki, genç Agnodice doktor olmak isterse ne yapmalıydı? Eğitim almak için Mısır’a gitti. Atina’ya döndüğünde doktor oldu, ama erkek kılığına girmek zorunda kaldı.
İnsanlar gerçeği öğrendiğinde Agnodice yargılandı. Neyse ki memnun hastaları, Agnodice’nin ve diğer Yunan kadınlarının doktor olma haklarını koruyabildi.
León Kraliçesi Urraca
Urraca’ya Cesur Kraliçe deniyordu ve bunun bir nedeni vardı. Urraca, ilk kocasını, erkek kardeşini ve babasını kaybedince yeniden evlenmişti. İkinci kocası, kuzeni Alfonso’ydu ve evlilik pek iyi gitmiyordu. İstismar edilmeye başladı ve bu yüzden kocasını terk etti. Böylece Alfonso, kendi karısına karşı bir savaş başlatmak için Aragon’daki evine döndü.
Neyse ki kan bağları birbirlerinin hayatlarını mahvetmelerini engelledi ve resmi olarak evliliği iptal ettiler. Kraliçe bir daha hiç evlenmedi ve ömrünün sonuna kadar ülkeyi tek başına yönetti. Bu örnek, diğer kadınların kimsenin yardımı olmadan iktidarda kalmasına ilham oldu.
Anne Boleyn
Anne Boleyn, VIII. Henry’nin 6 eşinden ikincisi ve muhtemelen en ünlüsüdür. Siyasi oyunlardan ve kişisel trajedilerden oluşan hikâyesi, birçok kuşaktan sinematografın dikkatini çekti.
Bir şapkacının torununun torunuydu. Kralın favorisi olmak istemedi ve evli kral ona ilgi gösterdiğinde çok çekingen davrandı. Anne, kralı reddetti ve kral pes etmek dışında her şeyi yaptı. Ya âşık olduğu için ya da reddedilmeye alışık olmadığı için kral, boşanmak ve Anne ile evlenmek için elinden geleni ardına koymadı.
Evlendiler, ama evlilikleri çok uzun sürmedi. Anne, bir prens doğuramadığı için büyü ve ihanetle suçlandı. Onun idamı, Orta Çağ’da bu tür şeyler için mümkün olan tek cezaydı.
Émilie du Châtelet
Görünüşe göre Émilie du Châtelet birkaç hayat yaşamayı başardı. Dans etmeyi severdi, klavsen çalardı, bir operada şarkı söylüyordu ve amatör bir tiyatroda rol alırdı. Newton’un eserlerini tercüme etti. Evet, Fransızlar yer çekimini Émilie sayesinde öğrendi.
Ciddi olarak matematik, fizik ve felsefeyle ilgileniyordu. İlginç bir şekilde, çok meşgul olması kişisel hayatını kötü etkilemedi. Voltaire ile birlikteydi.
Büyük Katerina
Büyük Katerina’nın hikâyesi o kadar çok farklı açıya sahip ki nereden başlayacağımızı bilemiyoruz. Duygusal çıkarlar ve isyanlarla dolu bir hayat... Rus İmparatorluğu’nda feminizmin başlangıcı hakkında tarihi bir drama...
1764’te Büyük Katerina, Smolny Kız Enstitüsü’nü kurdu. Yaşları 6 ile 18 arasında değişen yaklaşık 200 kız çocuğu Smolny Enstitüsü’nde kapsamlı bir eğitim aldı. Eğitim 12 yıl sürdü ve kızlar, anne babalarını nadiren gördüler. Peki, neden? Enstitünün amacı, kız çocuklarına çağın yeni kültürel standardını vermek ve bu değerleri gelecek nesil kadınlara aktarmaktı.
Marie Antoinette
Marie Antoinette’in kısa, ama ilginç bir hayatı oldu. Çağdaşları onun uçarı ve huysuz olduğunu düşündüler, ama hakkında söylenen her şey doğru değil. Örneğin, “Ekmek yoksa pasta yesinler” şeklindeki ünlü cümlesi onun tarafından bile söylenmedi. Bu cümle, Jean-Jacques Rousseau’nun 1769’da yazdığı İtiraflar’ından alınmıştır. O sırada Marie, ailesiyle Avusturya’da yaşıyordu ve bir hükümdarla evlenmeyi bile düşünmüyordu.
Söylentilere göre, Marie’ye evlilik teklifi eden başka bir adam da Mozart’tı. Mozart, 6 yaşındayken Habsburglar’ın yazlık sarayında konserler veriyordu. Burada tanışmışlardı. Müzisyen cilalı zeminde kaydı ve Marie ona yardım etmeye geldi. Mozart, şaka olarak ona evlilik teklif etti, ancak müstakbel Fransa Kraliçesi teklifi reddetti.
Clémentine Delait
Clémentine Delait’in “sorununu” bir avantaja dönüştürmesi 36 yılını aldı. Çocukluğunun erken dönemlerinden itibaren gür sakalını dikkatlice korudu. Clémentine’in ailesinin sahibi olduğu bardaki bir müşteri, yüzündeki tüylerini gördü ve sakalını uzatabilirse ona bir ödül teklif etti.
“Sakallı kadın” markası hızla popüler oldu. Clémentine’in elbiseler ve takım elbise içindeki fotoğrafları ise gerçekten popüler bir hâle geldi. Madam Delait’in dolu bir hayatı vardı: Vahşi hayvanlarla dolu bir sirkte çalışıyordu, birkaç bar işletiyordu ve hatta bir iç çamaşırı mağazasına sahipti. Zamanla sakalı beyazladı, ama Clémentine asla tıraş olmadı.
Annette Kellerman
Annette Kellermann, “kadın bedenlerinin kurtarıcısı” olarak ünlenmiştir. Annette, yüzmek için rahatsız edici pantolonları profesyonel yüzücülerin hareketlerini engellemeyen zarif tek parça bir mayoya dönüştürdü.
Bu kadın sadece sporcu olarak harika bir kariyere sahip değildi. İngiliz Kanalı’nı kısmen yüzerek geçen ilk kadındı. Ayrıca, Hollywood’da da başarılı oldu, yüzmek için bir dizi kıyafet tasarladı ve sağlıklı yaşam tarzı ve vejetaryenlik hakkında dersler verdi. Annette, bugünün standartlarına göre bile kararlı bir kızdı; müstakbel kocasına evlilik teklifini bile o etmişti.
Delia Akeley
50’den sonra hayat bitmiyor ve Delia Akeley bunun kanıtı. Bu kadın son derece aktifti. Afrika’nın yarısını dolaştı, bir kez sıtma taşıyan sivrisinek tarafından ısırıldığında ve bir fil de saldırısına uğradığında, yani iki kez kocasının hayatını kurtardı, ardından bir maymun yüzünden kocasından boşandı. (Kocası evcil hayvanlara şiddetle karşıydı!)
Delia, 50 yaşından sonra ikinci baharını buldu. Tek başına Afrika’ya gitti, kıtayı geçen ilk beyaz kadın oldu, pigmelerle yaşadı ve bu inanılmaz deneyim hakkında en çok satanlar listesine giren birkaç kitap yayımladı. Seferleri arasında tekrar evlendi ve 100 yaşına kadar yaşadı.
Junko Tabei
Junko Tabei, dağlara olan yolcuğuna kadınların sadece ev hanımı olarak görüldüğü ülkesi Japonya’dan başladı. Hatta bazı erkeklerin onunla çalışmayı reddettiğini ve koca arayan biri olduğunu söylediklerini belirtti. Ama Tabei bunları umursamadı. 1969’da Japonya’da The Ladies Climbing Club’ı (Kadın Tırmanma Kulübü) topladı.
Junko Tabei, 1975’te Everest’in zirvesine ulaştı. Ondan önce dağa yalnızca erkekler tırmanmıştı. Ancak başarıları burada bitmedi. Junko, 5 kıtadaki en yüksek zirveler olan ünlü 7 zirveye tırmanan ilk kadın oldu. Hayatının son günlerine kadar dağlardan hiç ayrılmadı.
Bu kadınlardan hangisini daha önce hiç duymamıştınız? Bu listeye başka hangi harika kadınları dâhil etmek isterdiniz? Yorumlar kısmında bizimle paylaşın!
Pişşt! Olumlu Bak’ta artık gerçek testler var! Her gün yeni bir tane yayınlıyoruz. Hadi, hemen bir göz atın!