Kendi Sanat Eserlerinin Sahibi Olduğunu Kanıtlamak İçin Mücadele Veren Bir Ressamı Anlatan ’’Büyük Gözler’’ Filminin Ardındaki Hikâye
Benzersiz bir şey yaratmak için becerilerinizi geliştirmeye yıllarınızı adadığınızı, ama sonradan eserleriniz için bütün övgüleri başkasının aldığını gördüğünüzü düşünebiliyor musunuz? İşte, eski kocasına karşı mahkemede mücadele vermek zorunda kalan ressam Margaret Keane’nin başına gelen şey de tam olarak buydu. Eski kocası, kadının eserleriyle takdir edilmek için onların kendisine ait olduğunu iddia etti ve tuvalleri satarak milyonlar kazandı. Kadın ressamın hikâyesi, 2014’te Büyük Gözler adlı film ile anlatıldı. Bu sayede insanlar, sanat dünyasındaki en büyük sahtekârlıklardan birine dair gerçeği görmüş oldu.
Olumlu Bak ekibi olarak, biz bu filmden çok etkilendik ve senaryonun konusuna ilham kaynağı olan 1950’lerdeki bir ressamın mücadelesine dair gerçek hikâyeyi siz okuyucularımızla paylaşmaya karar verdik.
Her şeyin başlangıcı
1927’de Tennessee’de dünyaya gelen Peggy Doris Hawkins (ya da bazı kaynaklara göre Margaret Doris Hawkins), daha sonra ressam Margaret Keane olarak tanınmaya başlanacaktı. 2 yaşında kulağını sakatladıktan sonra, insanları daha iyi anlayabilmek için onların gözlerine çok daha fazla dikkat eden ressam, 10 yaşında sanat dünyasına adım attı. 18 yaşında, New York’taki Traphagen Tasarım Okulu’nda eğitim gördü ve orada 1 yıl kaldı. Margaret, bundan çok geçmeden, 1950’lerde bebek karyolaları ve kıyafetleri boyama işine başladı.
Kariyerinin başlangıcı
Kariyerinin başlarında, popüler bir görünüme sahip olan eserlerle nitelenen ve kitsch [kiç] olarak bilinen bir stili denemekten hoşlanıyordu. Bu stil, kimi zaman ’’basmakalıp’’ olarak da anılıyordu. Resim yaparken akrilik boyadan yağlı boyaya kadar her şeyi kullanıyordu. Margaret, aynı zamanda ilk kocasından boşanarak California, San Francisco’ya taşındı.
Eserleri için en büyük ilham kaynaklarından bazılarının Vincent van Gogh, Pablo Picasso gibi ressamlar ve Amedeo Modigliani’nin kadınları resmetme biçimi olduğunu belirtti. Resimlerinde her zaman kocaman gözleri ve üzgün yüz ifadeleri olan çocuklar ya da hayvanlar yer alıyordu. Bu resimler, daha sonra o zamanın popüler eserleri arasında ön plana çıkmaya başladı ve sanat koleksiyoncularının ilgisini çekti.
Walter Keane ile evliliği
Kızıyla San Francisco’ya taşındıktan kısa bir süre sonra hayatı, 1955’te ikinci kocası olacak Walter Keane ile kesişti. Walter, kadın sayesinde gayrimenkul işini bırakıp, sanat işine girişti. Ancak evlilikleri pek de uyumlu değildi ve ilişkilerinde bazı zorluklar yaşadılar. Adamın oldukça kıskanç olduğu biliniyordu ve Margaret, birçok kez, hiç içinden gelmese de kocasının resimlerini üretmek zorunda kaldı.
Her şeye rağmen Walter, üretimin etkilenmemesi için gerekenleri yaptı. Kendisi işlerle uğraşırken, Margaret de aralıksız olarak resim yapıyordu. O zamanlarda Margaret, kendi emeği için zerre kadar övgü almamıştı.
Kocasının işleri büyütmesi ve elde ettikleri büyük başarı
İlk başlarda resimleri, yaşadığı şehirdeki “The Hungry i” isimli bir kulüpte satılıyordu. Eserlerini ’’Keane’’ ismiyle imzalıyordu. Walter, mükemmel bir satıcıydı ve bu eserleri tanıtmaya çokça yatırım yaptı. Bu, Margaret’ın resimlerinin sanat camiasında büyük bir şöhret kazanmasına yardımcı oldu ve böylece resimler, milyonlarca dolara satılmaya başladı. Bunlar 1960’larda yaşandı.
Kadının eserleri o kadar ünlü hâle geldi ki ’’Keane gözleri’’ ya da ’’büyük gözlü kimsesiz çocuklar’’ olarak tanınmaya başladı. Walter, seyahatlerinde tanıştığı öksüz çocuklardan ilham aldığını söyledi. Margaret’in eserleri, kısa süre içinde objelerin ve diğer ürünlerin tasarımında endüstriyel ölçekte kullanılmaya başlandı.
Halk resimlerin benzersiz ve dokunaklı görüntüsünden büyülenmiş olsa da bu, sanatkârlardan olumsuz eleştiriler aldı. Margaret’ın bilmediği, (ama daha sonra öğrendiği) şey ise, kocasının bütün eserleri kendisinin yaptığını iddia ediyor olmasıydı. Böylece kadın, hak ettiği tanınırlığı kazanmak için mahkemede birkaç sene mücadele vermek zorunda kaldı.
Yaşanan saçma durumu anlaması ve tanınma mücadelesi
Kendi sanatının başkası tarafından sahiplenildiğinden habersiz olan Margaret’ın bu konuda yapabileceği hiçbir şey yoktu. Ancak resimlerinin satıldığı bir kulübü ziyaret ettikten sonra, nihayet neler olduğunu öğrendi. Walter’ın sunduğu mazeret ise, müşterilerin boşanmış bir kadından resim satın almayacak olmalarıydı.
10 yıllık ilişkilerinin ardından evlilikleri sona erdi. Yıllar sonra kadın, Hawaii’ye taşındı ve yeniden evlendi. Margaret, Walter’ın yalanlarını 1970’lerde bir radyo programında verdiği röportajda ifşa etti. Walter ise, 1980’lerde bir açıklama yaptı ve eski karısının yalan söylediğini iddia etti. Bunun üzerine Margaret, ona hakaret davası açtı.
Margaret, kendi eserlerinin sahibi olduğunu kanıtlamak için mahkemede bir resim çizmek zorunda kaldı.
Duruşma 1986’da başladı ve bir seferinde hâkim, 2 taraftan da oradaki herkesin gözleri önünde bir resim çizmelerini istedi. Amacı, eserlerin gerçek sahibinin kim olduğunu belirlemekti. Walter, omzunun tutulduğunu söyleyerek buna karşı çıktı. Margaret ise, bu meydan okumayı kabul etti. 1 saatten daha kısa sürede, 10 yıl önce radyo programında söylediği her şeyi doğrulayan bir resim yapıp, bu davayı takip eden herkese takdim etti.
Margaret, hem davayı hem de 4 milyon dolarlık tazminat hakkını kazandı. Ancak kocasının yıllarca sürdürdüğü saçmalık boyunca kendi eserlerinden elde ettiği paranın hiçbirini alamadı. Çünkü Walter, bütün servetini harcamıştı... Walter’a gelecek olursak, adam, 2000’lerdeki ölümüne kadar kendisinin resimlerin gerçek sahibi olduğunu iddia etmeye devam etti.
Dünya, bu hikâyeyi 2014’te vizyona giren bir film sayesinde öğrendi.
Yönetmen Tim Burton, 2014 yılında Margaret’ın tanınma mücadelesini ve bunun üstesinden geliş hikâyesini dünyaya anlatan Büyük Gözler adlı filmi piyasaya sürdü. Oyuncu kadrosunda, ressamı canlandıran Amy Adams ve Walter Keane’i canlandıran Christoph Waltz yer aldı. Ek olarak, filmin prodüksiyonu Margaret’in resimlerinden neredeyse 200 tanesini yeniden yarattı ve ressamın eserlerini daha fazla gündeme getirdi. Bu sayede, resimler halkın ilgisini yeniden kazanmış oldu.
Film 2 BAFTA Ödülüne ve En İyi Müzik dalında Eleştirmenlerin Seçimi Film Ödülü’ne aday gösterildi. Amy Adams, filmdeki performansı için Capri Kadın Oyuncu Ödülü ve Altın Küre ödülünü kazandı. Margaret, kendisine film hakkında fikri sorulduğunda, filmin gerçekte yaşananları son derece doğru bir şekilde anlattığını ve harika olduğunu belirtti.
Film ve gerçek hayat arasındaki farklılıklar
Büyük Gözler filmi, Margaret Keane’nin bugün hâlâ var olan büyük sanat koleksiyonu için hak ettiği tanınırlığı elde etmesine yardımcı oldu. Elbette diğer tüm film yapımları gibi, bu filmin de gerçeklerden farklı olan bazı yanları var. Bunlardan biri, filmde Walter’ın satılan resimleri hiçbir zaman çizmeye çalışmamış olması. Gerçek hayatta ise çizmeye çalışmış, ancak başarısız olmuştu.
Film yapımcılarının yaptığı bir diğer değişiklik de filmde çiftin malikânesini kimsenin ziyaret etmemiş olmasıdır. Gerçekte ise, Walter, o bölgedeki yüksek sosyeteyi ve hatta ünlüleri bile evine davet etmişti. Ancak hiçbiri, Margaret’in günde yaklaşık 16 saat boyunca resim yaptığı stüdyoya girememişti. Bu yüzden kadın, hiçbir zaman görülmemişti.
Bugün sanatındaki ve hayatındaki değişim
Margaret şu an Napa, California’ya yaşıyor, büyüleyici ve başarılı sanat eserleri yaratmaya devam ediyor. Hayat hikâyesini anlatan sinema filminin yayınlanmasının ardından daha da fazla şöhret kazanan resimleri, 1992’de San Francisco’da kurulan Keane Eyes Gallery isimli sanat galerisinde satılıyor. Tanınmak adına verdiği hukuk mücadelesini kazandıktan sonra, bazılarında gülümseyen çocuklara yer verdiği resimleri gitgide daha neşeli hâle geldi.
Margaret Keane’nin hikâyesini biliyor muydunuz? Mücadele verme ve zorlukların üstesinden gelmeyle ilgili başka heyecan verici hikâyeler hatırlıyor musunuz? Onları bizimle paylaşın!