İnsan Vücudu Hakkında Muhtemelen Henüz Bilmediğiniz 8 Şaşırtıcı Gerçek
İnsan vücudu inanılmaz olduğu kadar karmaşık bir mekanizmadır. Vücudumuzdaki ufacık sistemler, ya çevreden ya da kendi kişisel kararlarımızdan kaynaklanan tepkilerin zincirleme reaksiyonu sayesinde birbirleriyle etkileşime geçer. Bilim insanları ise binlerce yıldır araştırılıyor olmasına rağmen hâlâ insan vücudu hakkında yeni şeyler keşfetmeye devam ediyor.
İşte, bu nedenle Olumlu Bak’ta, muhtemelen daha önce hiç duymadığınız çok şaşırtıcı 8 gerçeğe bu makalemizde yer vermeye karar verdik.
1. Beyniniz yaşlandıkça küçülür.
30’lu ya da 40’lı yaşlarınızdayken beyniniz küçülmeye başlar ve 60’ınızda beyninizdeki büzülme hızlanır. Bu sıralarda belleğinizin bazı bölümleri diğerlerinden daha hızlı kötüleşir. Bazı bölgeler ise etraflarındakilere göre çok daha hızlı bir şekilde zayıflar ve bu, yaşlandıkça daha da kötüleşebilir.
Yaşlanma kaçınılmaz olsa da aktif bir yaşam sürerek, düzgün beslenerek ve endişelerinizi doktorunuzla konuşarak zihninizin sağlıklı kalmasını sağlayabilirsiniz.
2. Göbek deliğinin çevresindeki kılların görevi karın derisinde oluşan tiftiği yakalamaktır.
Göbek deliğindeki tiftik, karnın üstündeki kıllardan kaynaklanır. Bilim insanı Sejal Shah, göbek kirinin ölü deri hücreleri, giysilerin lifleri, ter ve yağ tortuları ve diğer kalıntılardan oluştuğunu söylüyor. Erkeklerin karın bölgesinde daha fazla kıl olması sebebiyle göbeklerinde daha fazla tiftik oluşuyor. New York’ta kurul sertifikalı bir dermatolog olan Soren White, lif parçacıklarının içine sıkışabileceği iç karın yağı olan kişilerin, genellikle sadece alt karın tüylerinden endişelenmeleri gerektiğini belirtiyor.
Sejal Shah, bunu söyleyerek vücut kılları daha kalın ve uzun olan insanların karınlarının içinde yabancı maddeler oluşma olasılığının daha yüksek olduğunu kastediyor ve kadınların karınlarındaki kılların, genellikle erkeklerinkinden daha ince ve kısa olması sebebiyle, bu durumun onlarda oluşma olasılığının daha düşük olduğunu belirtiyor. Ancak yine de hem White hem de Shah, göbek deliğini sık sık temizlemenin böyle bir durumun oluşma ihtimalini düşürdüğü kanısına sahip.
3. Uyurken rüya görme aşamasındayken koku alamazsınız.
Brown Üniversitesi’nde psikiyatri profesörü olan Rachel Herz, uykunun rüya gördüğümüz REM (hızlı göz hareketi) aşaması sırasında neler olduğunu daha iyi anlamak için bazı deneyler yaptı ve uykularının REM aşamasında olan insanların hiçbir şeyin kokusunu alamadığını gözlemledi. Profesör, bu durumu, “Sizi uyandıran şey kahvenin aroması değil tadıdır” diye açıklıyor.
Herz, rüya gördüğünüzde, gerçek dünyayla temasa geçmenizi sağlayacak şekilde koku duyunuzu kullanamayacağınızdan, hiçbir şey algılayamayacağınız sonucuna vardı. Bunun yanı sıra, profesör, rüyada gördüğümüz bir görüntüden kısmen sıyrılıp, kahve kokusu gibi bir şey kokladığımızda, eğer o koku hoşumuza giderse uykudan uyanabileceğimizi belirtiyor. Profesörün görüşüne göre, deneyimlediğiniz kokular hayal gücünüz sayesinde beyninizde yaratılıyor ve dış dünyadan kaynaklanmıyor.
4. En güçlü ve en duygusal anılarınız genellikle sahtedir.
Anılarımızın her olayı en ince ayrıntısına kadar, tam gerçekleştiği şekilde kaydeden bir kamera gibi olduğuna inansak da gerçekte bu anılar, daha çok zihnimizde oluşan bir kolaj gibidir. Bu kolajda anı parçacıklarımızı ya biraz süsleriz ya da düpedüz gerçek dışı olaylarla gelişigüzel bir şekilde bir araya getiririz.
İnsanlar olayları her zaman en iyi şekilde göremez. Bazen olay sırasında aslında orada olmayan şeyleri gözlemleriz, ancak hemen önümüzde olan, fark edilmesi çok daha kolay ayrıntıları gözden kaçırırız. Bu yüzden çoğu zaman, bilgi daha en başta zihinde doğru kodlanamaz ve insanlar, olan biten hakkında yanlış fikirlere kapılır.
Örneğin, birisi bir olayı izlese de tüm gerçekleri algılayamaz. Olan biten her şeyi fark edemediği için neler olduğunu söylemek bu kişi için zor, hatta imkânsız olabilir. Böyle bir durumda insan zihni, “boşlukları” doldurmak için aslında yaşanmamış şeylere ait izlenimler yaratabilir.
5. Sol ve sağ akciğeriniz birbirinden farklıdır.
Sol taraftaki akciğeriniz 2 lob’a, sağ tarafınızdaki ise 3’e bölünmüştür. Ayrıca, soldaki akciğeriniz, kalbinize yer açmak için biraz daha küçüktür. İnsanların akciğerinde 300 milyondan fazla hava kesesi veya diğer adıyla alveol ve 2400 kilometreden fazla hava geçişi bulunur.
6. Vücudunuzdaki en hızlı kas gözdür.
Göz, her yöne hızla hareket edebilir, bu da onu insan vücudundaki en hızlı kas yapar. Göz kası, hareketini diğer kaslardan daha hızlı tamamlayarak diğer kasları hareket etmeye yöneltebilir. Bu sayede kişi, mesela kendisine hızla yaklaşan bir şeyi önlemek için ellerini havaya kaldırabilir. Göz yuvarındaki sinirler, gözlerin hareketini kontrol eder. Bu arada, başka göz refleksleri de vardır, ancak göz yuvarındakiler diğerlerinin arasında en güçlüsüdür.
İris, göz bebeğine ışık sağlamak ve diğer faaliyetleri gerçekleştirmek için gözün içinde kasılarak açılıp kapanır. Ancak bu tepkiler, okülomotor kemiğinin tepkilerinden daha yavaştır. Sağlıklı gözlerin, düzenli olarak kırpılıyor olması gerekir. Kırpılma hareketi, gözleri nemlendirir, göze oksijen sağlar ve gözü toz parçacıklarından arındırır. Göz kapağı, ortalama olarak dakikada 15-20 kez hareket eder.
7. Dövmeler derinizde değil, bağışıklık sisteminizde yaşar.
Dövme mürekkebi, derinin yüzeyinin altındaki mikroskobik gözeneklere yerleştirilerek oluşturulan tasviri ölümsüzleştirir. Anatominiz bu vücut sanatına, ilki yabancı maddelere karşı doğuştan gelen bağışıklık tepkisi olmak üzere 2 şekilde tepki verir. Yeni bir dövme yaptırmak, bağışıklık sisteminizin davetsiz misafirleri tüketmek ve yok etmek için bölgeye beyaz kan hücreleri göndermesine ve enfeksiyonu önlemek için bu hücrelerin kendilerini feda etmesine neden olur.
İmmünologlar, vücudumuzun dövmeye verdiği tepkiye “uyarlanabilir” diyorlar. Kan proteinleri, bu “kötü” istilacılara karşı savaşmak üzere kodlanmıştır ve kan dolaşımında aynı saldırganları izleme altına alarak bir dahaki sefere saldırıya hızla yanıt vermeye hazırlıklı olur.
8. İnsan DNA’sının dizilimi hayvanlarınkine benzer ve bunların çoğu insani değildir.
Bilim insanları, insanoğlunun evrimi boyunca retrovirüslerden yaklaşık 100.000 parça DNA aldığımızı düşünüyor. Şempanzeler, goriller ve orangutanlar gibi primatlar, bizimle genlerimizin %96’sını paylaşır. Ama aynı zamanda biz insanların, biyolojik olarak muz ve sümüklü böceklerle de akrabalığı vardır. İnsanlar, muzun ve sümüklü böceklerin genetik kodlarının sırasıyla %50’sini ve %70’ini taşımaktadır.
Her insanın genomunun yaklaşık %99,9’u aynıdır. Hepimizin ten rengi, saçı ve göz renginin farklı olması ise geri kalan %0,1’lik küçük farktan kaynaklanır. Ayrıca, bu son %0,1’in, hastalıkların nasıl başladığı hakkında önemli bilgiler taşıdığına da inanılmakta.
Sizi en çok şaşırtan bilgi hangisi oldu? Siz bunlardan kaç tanesini zaten biliyordunuz?