Elizabeth Olsen, Kız Kardeşlerinin Gölgesinde Yaşama Korkusunu Yenip, Kendi Başına Nasıl Harika Bir Kariyer Yaptı
Oyunculuk dünyasına girmek hiçbir zaman kolay değildir. Başarılı akrabalara sahip olmak size bazı kapıları açabilir. Ancak bu durumun, onlarınkine benzer bir başarıyı yakalamak zorunda olmanın verdiği sıkıntı gibi dezavantajları da olabilir. Oyuncu Elizabeth Olsen’in durumuna gelecek olursak, kendisi, Olsen ikizleri olarak bilinen 2 ünlünün kız kardeşi olmanın üstesinden başarıyla geldi ve kendi başına harika bir kariyer yapmayı başardı.
Olumlu Bak ekibi olarak, Elizabeth Olsen’in, kız kardeşlerinin gölgesinde kalma korkusunu nasıl yenip de bugün gişe rekorları kıran filmlerde rol alan büyük bir yıldız hâline geldiğini sizlere anlatacağız.
Birçoğumuz Mary Kate ve Ashley Olsen ikizlerini, Bizim Ev adlı efsanevi komedi dizisindeki sevimli Michelle Tanner karakteriyle hatırlıyoruz. Bu ikili, 1990’ların gençlik ikonları olarak kabul ediliyor. Bu bağlamda, küçük kardeşleri Elizabeth de doğal olarak oyunculuk dünyasının çekiciliğine kapıldı ve ablalarının Neşeli Batı gibi filmlerinde küçük roller aldı.
Ailesinin başarı yolundan gitmek alın yazısıymış gibi görünse de Elizabeth, henüz 10 yaşındayken böyle bir dünyanın ona göre olmadığını hissetti. Bir röportajında, ’’Spor takımımdan, dans derslerimden ve okuldaki bütün müfredat dışı faaliyetlerimden geri kalıyordum.’’ diye belirtti.
Ancak Mary-Kate ve Ashley’nin gölgesinde olması, Hollywood’da bir kariyer yaptığını hayal etme konusunda onu bir bakıma şartlandırdı. ’’Sanırım daha 10 yaşındayken nepotizmin [akraba kayırma] ne demek olduğunu anlamıştım. Bu kelimeyi bilip bilmediğimden emin değilim, ama küçük yaşta bu kavramla ilişkilendirilmek beni rahatsız etmişti.’’ diye belirtti.
Lakin oyunculuğa olan sevgisi, nihayetinde yaptığı diğer her şeye galip geldi ve Elizabeth, New York Üniversitesi Tisch Sanat Okulu’nda eğitim görmeye başladı. İlk başta kız kardeşleriyle ilişkilendirilmek istemediği için soyadını değiştirip kendini Elizabeth Chase olarak tanıtmayı düşündüyse de gerçek soyadını gururla kullanmaya devam etti.
Game of Thrones dizisindeki Daenerys rolü gibi birkaç tane seçmeyi zar zor atlattıktan sonra, Paranoya adlı bağımsız filmde ilk büyük rolünü üstlendi. Bu filmdeki performansıyla eleştirmenlerin çok beğenisini topladı ve bunun kariyerine harika bir başlangıç olduğunu gösterdi.
Ancak kariyerinde büyük bir üne kavuşmasına sebep olan şey, Marvel Sinematik Evreni’nin çizgi romanlarda Kızıl Cadı olarak bilinen Wanda Maximoff karakteri oldu. Yenilmezler: Ultron Çağı adlı filmde bu rolle çıkış yaptı ve o zamandan beri, ana karakter olduğu WandaVision dizisine ek olarak 5 filmde yer aldı.
Bu karakter, Elizabeth’in hayatını ve kariyerini net bir şekilde değiştirmiş olsa da onu oynarken kendini her zaman tamamen rahat hissetmedi. Örneğin, bir keresinde gereksiz bir şekilde dekolteli olan bir kostüm giymek zorunda kaldığından yakındı. ’’Korseleri beğeniyorum, ama biraz daha yukarıda olmalarını istiyorum. Üst kısmımı biraz daha kapatsa daha iyi olur.’’ diye belirtti.
Neyse ki bu karakter ve dolayısıyla Elizabeth önem kazanmaya başladıkça bazı şeyler değişti. Paul Bettany ile birlikte rol aldığı WandaVision adlı dizide, Kızıl Cadı çizgi romanlarında görülen meşhur kostümün tasarımında görev almayı başardı. Ek olarak, bu dizideki performansıyla büyük övgü aldı ve bu sayede, mini dizilerdeki En İyi Kadın Oyuncu dalında Emmy’ye aday gösterildi.
Bugün Wanda, Marvel Sinematik Evreni’nin ana karakterlerinden biri ve aynı zamanda, serinin en son çıkan Doktor Strange: Çoklu Evren Çılgınlığında adlı filmindeki en önemli karakterlerden. Böylece Elizabeth Olsen, korkunun bizi durdurmaması ve önümüzdeki yol ne kadar zor görünürse görünsün, hayallerimizin peşinden gitmemiz gerektiğini bize gösterdi.
Hangi akrabanızla aynı mesleğe sahipsiniz? Bu tecrübeniz hakkında bize neler söyleyebilirsiniz?