Ebeveynlere Vermememiz Gereken 12 “Paha Biçilmez” Tavsiye
Her ebeveynin, hayatında en az bir kez, sormadığı halde çocuklarını nasıl yetiştirmesi gerektiği hakkında tavsiyeler dinlediği olmuştur. Komşular, akrabalar ve arkadaşlar, bebeğin ve anne babanın nasıl davranmaları gerektiğiyle ve hayatlarını nasıl kuracaklarıyla ilgili “paha biçilmez” deneyimlerini ve fikirlerini paylaşmaya pek meraklı olur. Aynı zamanda çoğu, bir çocukta işe yarayan yöntemin başka bir çocuğa uygun olmayabileceğini hiç hesaba katmaz.
Olumlu Bak olarak ebeveynlerin en sık duyduğu 12 can sıkıcı tavsiyeyi anımsatmak istiyoruz. Bu listeye ekleyebileceğiniz daha fazla şey olduğuna ise hiç şüphemiz yok.
“Bebek uyurken sen de uyu.”
Bazı çocuklarla ev işlerini yapmak kolaydır. Bir oyuncakla ya da kitapla nereye bırakırsanız orada kalırlar. Bazı çocuklar ise, ebeveynlerinin elini bırakmaz ve annelerinin dikkati bir saniyeliğine başka bir yere kaysa bir sirenden daha yüksek sesle ağlamaya hazırdır. İkinci gruba giren ebeveynlere dinlenmeyi gözden çıkarmak, kucaklarında bebekle yerleri silmekten genellikle daha kolay gelir. Fakat bu, onların yorulmadığı veya desteği hak etmediği anlamına gelmez.
“Bir annenin sütü artsın diye daha çok yemesi gerekir.”
İyi niyetli birçok yaşlı akraba, sütleri daha doyurucu olsun diye emziren annelere daha çok yemesini öğütler. Sonra da o kadın Gisele Bündchen’a benzemiyor diye şikayet ederler. Fakat, yaptığımız her şeyin bir dengesi olmalı. İstemiyorsanız 2 kişilik yememelisiniz. Yoksa birkaç yıl sonra kendinizi aynada tanıyamayabilirsiniz.
“Çocuğuna paylaşmayı öğret, yoksa büyüyünce açgözlü olur.”
Yetişkinler sık sık çocukların oyuncaklarını akranlarıyla paylaşmasını ister. Bunu yaparken de onların sınırlarını aştıklarını akıllarına bile getirmezler. Oysa ebeveynler ve büyükanneler ile büyükbabalar, açgözlü görünmeyi umursamaz ve karşılarına çıkan ilk kişiyle değerli eşyalarını paylaşmakta hiç acele etmezler. Bir eşya çocuğa aitse ve çocuk onu paylaşmak istemiyorsa, bu onun hakkıdır.
“Doğum izninde geri kalma. Bir sürü zamanın var, bir şeyler öğren!”
Doğum iznine hiç çıkmamış birçok kişi, yeni annelerin bir sürü boş vakti olduğunu ve bunu kariyerlerini geliştirmek için nasıl kullanmaları gerektiğini bilmediklerini sanır. İşin aslı, uykusuz gecelerle, gaz sancıları ve diş ağrılarıyla dolu bu “tatil günlerinde” yeni ebeveynler, şöyle sakince oturup bir fincan çay içecek zamanı bile her zaman bulamazlar. Ne yazık ki, doğum izninizde kendinizi nasıl geliştireceğiniz hakkında tavsiyeler veren, sizin iyiliğiniz için konuşan bu kişilerin yardımı genellikle sadece lafta kalır. Ne de olsa genç bir anneye yardım etmek onların sorumluluğu değildir.
“Erkek çocuk erkek gibi yetişmeli. Kızlara iltimas göstermeli.”
Toplum, doğumdan itibaren ebeveynlere, oğullarını geleceğin centilmenleri olarak yetiştirmelerini dayatır: Erkek çocuklar ağlamamalıdır ve yerlerini (veya başka ne varsa onu) daima kızlara vermelidir. Bu kurallara yetişkin erkekler de uysaydı, belki her şey normal olabilirdi. Fakat, hayır. Yertişkin erkekler, çocuklara anlatılan şeylerden çok daha farklı bir şekilde davranıyor. Hatta şu “erkek gibi yetiştirme” konusunu ateşli bir şekilde savunanlar bile kendi tavsiyelerine uymuyor.
“İkinci çocuğu doğurmalısın ki, ilk çocuğunun oynayabileceği biri olsun.”
Ailenin dışındaki insanlar nedense her zaman her şeyi genç ebeveynlerden daha iyi bildiklerini düşünürler. Arkadaşlar ve komşular için “İkinci çocuğu yapmanın tam zamanı” gibi şeyler söylemek kolaydır. Annelerin ve babaların mutlaka bir çocuk daha yapması gerektiğini düşünür, küçük kardeşi geldiği zaman kendisine verilen ilgi azaldığı halde bir bebeğin bundan daha fazla fayda sağlayacağını sanırlar. Tabii ki çok az insan bu tavsiyeyi yerine getirmek için acele eder, ama bu, sahiden sinir bozucu olabilir.
“Bebeği kucağa alıştırma.”
Beşiklerinde ağlayan ve annelerinin kucağına gelmek isteyen bebekler, bunu sadece yetişkinleri parmaklarında oynatmak istedikleri için yapmaz. Bu davranış, onların çevrelerine ihtiyaçlarını anlatmalarının ve yardım istemelerinin tek yoludur. O anda bir bebeği sırf “kucağa alışmasın” diye görmezden gelmek oldukça abes bir strateji olsa da hala birçok insan bunu uyguluyor.
“Bir çocuk, ona ne verildiyse onu yemeli.”
Brokoli püresini denediyseniz, büyük ihtimalle her yetişkinin onu yemekten hoşlanmadığını bilirsiniz. Ancak, bebekler bunu iştahla yer. Çocuklar ile yetişkinlerin damak tadı farklılık gösterebilir ve bu, gayet normaldir. O yüzden, bir çocuğun yulaf lapası yemeyi reddetmesinin ve sevmemesinin yanlış bir tarafı yoktur. Ne de olsa birçok yetişkinin de beğenmediği yemek vardır.
“Daha sıcak tutacak bir şey giydir ve şapkasını çıkar.”
Herkesin “sıcak” ve “soğuk” anlayışı farklıdır. Kimileri dışarısı 15 °C’yken mont giyer, kimileri kapüşonlu bir üstle çıkar. Hatta rahat etmek için tişört giyenler bile vardır. Kimse yetişkinlere giysilerinin o havaya uymadığı hakkında bir yorum yapmaz. Ancak, aynı yetişkinler, ebeveynlere, çocuklarının özelliklerini çok iyi bildiklerini ve onları uygunsuz bir şekilde giydirdiklerini hiç çekinmeden söyler.
“Bir bebek kendi yatağında uyumalı.”
İyi niyetli birçok kişi, genç ebeveynlere, bebekleriyle aynı yatakta yatmamalarını, bebeği doğumdan itibaren kendi beşiğinde uyutmalarını öğütler. Bazı insanlar bu şekilde rahat ediyorsa ne güzel. Diğer taraftan bazı anneler için her gece 5-6 kez bebeği sakinleştirip doyurmaya kalkmak hiç de kolay bir şey değildir. Dolayısıyla, bebek hemen yanlarında yatınca rahat ederler. Bunun korkutucu bir yanı da yok. Asıl önemli olan şey ebeveynlerin rahatlığı ve huzurlu bir şekilde uyumaları.
“Büyük şeyler almak daha doğrudur. Daha uzun süre kullanır.”
Çocukların ne kadar hızlı büyüdüğü düşünülünce, daha büyük giysiler almak kötü bir strateji sayılmayabilir. Fakat, mevsimlik kıyafetlerde bu pek işe yaramaz. Bu mevsim çok büyük olan bir giysi seneye küçük gelebilir. Her anne ve baba çocuğunun, giysilerinin içinde rahat etmesini ister. İşte bu sebeple, giysi seçimi konusunda genç ebeveynlere kendi felsefenizi dayatmamalısınız. Niyetiniz çok iyi bile olsa bırakın, hangi giysileri seçeceklerine kendileri karar versin.
“Çocuğuna düzgün bir şekilde eğitim vermelisin. Bu yaşta tuvalet eğitimini almış (veya şiir ezberlemeyi öğrenmiş) olmalıydı. ”
Bir çocuğu başka bir çocukla kıyaslamak, kıyaslandıkları kendi ebeveyninin çocukluğu bile olsa, iyi bir fikir değildir. Her çocuk kendi hızında gelişir ve belirli yaşlarda belirli yetenekleri edinmesi gerekliliği yoktur. Erken yaşta tuvalet eğitimi almak hiç kimsenin dâhi olmasını sağlamadı. Bu yüzden, böyle yorumlarla çocuklara baskı yapmaya ve ebeveynleri üzmeye de hiç gerek yok.
Çocuk yetiştirme konusunda hangi “paha biçilmez” tavsiyeyi gerçek hayatta hiç kullanmadınız?